Sınav dönemleri öğrencilerin yalnızca alacağı başarılar açısından değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri açısından da önemli bir süreçtir. Bu dönemde sadece ders notları değil doğal olarak duygular da yoğunlaşır.
Özellikle, destekleyici arkadaş çevresinin ve anlayışlı aile tutumunun, öğrencilerin sınav dönemlerinde daha az kaygı yaşamasına yardımcı olduğu bilimsel bir çok çalışmada gözlemlenmiştir. Bizler de bu yazımızda, sınav döneminde aile ve arkadaş ilişkileri yönetiminin sınav döneminde ne kadar etkili olduğunu inceleyeceğiz.
Arkadaş Seçimi
Sınav kaygısını azaltmada etkili olan bir diğer faktör ise arkadaş ilişkileridir.
Sınav sürecinde yer alan öğrenciler için doğal olarak sınav alanı dışındaki sosyal çevre, kimlik gelişiminin önemli bir parçasıdır. Sosyal gruplar içinde yer almak, paylaşımda bulunmak ve empati kurmak, bu süreçteki stresi azaltabilmektedir. Stresin azalması da sınav kaygısını dolaylı yoldan azaltma yolunda önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle akranlarından olumlu geri bildirim alan ve desteğini hisseden öğrenciler, sınav sürecinde daha az stres yaşar; bu da sınav esnasında yaşanabilecek kaygıyı önlemede rol oynayabilir ve başarı seviyeleri artar.
Birçok araştırma akran desteğinin sınav kaygısını azaltmada önemli bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. Çalışmalar öğrencilerin, arkadaşlarından sadece duygusal destek almadıklarını aynı zamanda ortak çalışma ve grup çalışmaları gibi sosyal etkileşimler sayesinde sınav hazırlık süreçlerinde daha motive olabildiklerini göstermiştir. Wang ve arkadaşları (2017) tarafından yapılan çalışmada, akran desteğinin sınav kaygısını azaltmada etkili olduğu görülmüştür.
Sadece Sınav Değil Sosyal Destek de Önemli
Arkadaş çevresi, bireyin sosyal destek sisteminin önemli bir parçasıdır. Sınav kaygısının yoğun yaşandığı dönemde destekleyici arkadaşlar, bu süreci yönetmede büyük rol oynar. Akranlar arası ortak çalışma, yapılan duygusal paylaşım, birbirini motive etme gibi eylemler öğrencinin kendini yalnız hissetmemesini sağlar.
Fakat akran zorbalığının ve rekabetin yoğun olduğu ortamlar dikkat dağınıklığına, duygusal sorunlara yol açabilir ve ders çalışma planını ve ders çalışma motivasyonunu azaltabilir. Bu da dolayısıyla sınav baskısını artırabilir. Diğer yandan bu tarz zorbalıkların bulunmadığı pozitif ortamlarda kimi öğrenciler, diğerlerinin başarılarını tehdit olarak algılayıp kaygılanabilmektedirler.
Sınav Döneminde Ailelerin Tutumu Nasıl Olmalıdır?
Sınav dönemlerinde öğrenciler başarısız olma korkusuyla yoğun stres ve huzursuzluk hali yaşayıp sınav kaygısı yaşayabilirken verimli sonuçlarda ise motive olup daha mutlu bir ruh haline bürünme arasında dalgalanma yaşayabilmektedirler.
Sınav gibi performans değerlendirmeye yönelik aktivitelerde öğrencilerin bir miktar stres yaşaması doğal ve faydalı olabilen bir süreçtir. Belirli düzeydeki stres, dikkati artırarak performansı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Ancak stres düzeyi yükselirse performansta gerilemeler olması kaçınılmazdır. Bu dönemde öğrenci ve ebeveynlere ayrı ayrı dengeleyici sorumluluklar düşmektedir. Benzer şekilde ebeveynler de çocuklarıyla birlikte farklı ruh hallerinde bu sürece dahil olabilmektedir. Aile ve arkadaş çevresiyle olan iletişimin doğru yönetilmesi, bu sürecin daha sağlıklı atlatılmasına katkı sağlamaktadır.
Ailelerin tutumu sınav döneminde etkili olan birkaç faktörden birisi arasındadır.
Ailelerin çocuklarının arkadaşlarıyla olan ilişkilerine dair endişeleri ve bu yöndeki tutumları çocuklarının sınav motivasyonunu ve yolculuğunu olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir.
Sınav Sürecinde Aileler Nelere Dikkat Etmeli?
Kimi aileler daha otoriter ve yüksek başarı beklentisi ile yaklaşırken kimi aileler ise destekleyici ve daha olumlu süreci yönetmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre daha otoriter ya da yüksek başarı beklentisi olan aileler farkında olmadan çocuklarında kaygı ve yetersizlik duygusunun oluşmasına neden olabilirken aynı zamanda ve bu duygu öğrencilerdeki ders çalışma ve sınav performansını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Destekleyici ailelerin çocuklarının ise sınav sürecinde başarısızlığı bir felaket gibi görmeyen ve çocuklarının kendine güveninin pekişmesini sağlayan tutumları sürecin olumlu yürümesine katkıda bulunduğu gözlemlenmiştir.
Klinik Psikolog Orhun Turan Özden ile Sınav Süreci Üzerine Konuştuk
Sınav döneminde aileler genellikle öğrencilerden daha çok heyecanlanıyor. Bu süreçte aileler nasıl bir tutum izlemeli?
Sınav döneminde gerçekten de aileler öğrencilerden daha heyecanlı olabiliyor. Bu noktada ailelerin öncelikle sınavın her şey olmadığını kendilerine hatırlatmaları ve bu anlayışı çocuklarına sevgi ve güvenle aktarmaları çok önemli. Başarı odaklı değil, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşım benimsenmeli.
Disiplin mi, baskı mı? Bu iki kavram aileler tarafından sıkça karıştırılıyor. Ne dersiniz?
Evet, bu çok önemli bir ayrım. Disiplin, bireyin gelişimi için gereklidir ve sağlıklı sınırlar koymak açısından faydalıdır. Ancak psikolojik baskı, kıyaslama ve sevgiyi belirli başarı koşullarına bağlamak çocuk için zararlı olabilir. Çocuğa “Başarırsan seni severim” mesajı verilmiş olur. Bu da çocuğun kişiliğini belli koşullara göre şekillendirmesine neden olur. Sevgi ve güven, başarıdan bağımsız şekilde sunulmalıdır. Çünkü bunlar, çocuğun psikolojik gelişimi için en güçlü araçlardır.
"Çocuğum hâlâ ders çalışmıyor, ne yapmalıyım?" diyen ailelere ne önerirsiniz?
Bu durum sadece zaman yönetimiyle açıklanamaz. Öncelikle çevresel koşullara bakmak gerekir. Çocuğun iç dünyasına ulaşmaya çalışmak, onu anlamak önemli. Farklı öğreniyor olabilir, sınav sisteminin gözetemediği alanlarda farklı potansiyeller taşıyor olabilir, yaygın öğrenme metodolojilerine uyum becerisi geliştirmekte zorlanıyor olabilir. Belki bir dikkat dağınıklığı, özel öğrenme durumu ya da tıbbi bir neden söz konusu bile olabilir. Aileler bu süreçte bir uzmandan destek almalı. Hem ruhsal hem fiziksel hem de çevresel faktörler birlikte değerlendirilmelidir.
Peki neden çocuğum üniversiteye gitmeli? Artık birçok genç “gerekli mi?” diye sorguluyor.
Bu çok haklı bir sorgulama ve aslında dünya genelinde ortak bir soru olduğunu düşünüyorum. Ancak üniversiteler sadece akademik bilgi sunmaz; aynı zamanda kültürel, sosyal ve kişisel gelişim imkânları da sağlar. Yapay zekâ gibi teknolojiler gelişiyor olabilir ama insanın yerini almak değil, yanında olmak üzerine tasarlanıyorlar. Üniversiteler, bu dönüşümde bireylere donanım kazandıran çok yönlü kurumlardır. Bu yüzden üniversite deneyimi hâlâ çok kıymetli.
“Çocuğum YouTuber olmak istiyor” diyen aileler için ne söylersiniz?
Hiçbir sakıncası yok. Yayıncılık aslında çok kapsamlı bir alan. İçinde prodüksiyon, iletişim, planlama gibi pek çok beceriyi barındırıyor. İletişim fakülteleri de bu alanda dönüşüm içinde ve öğrencilere yeni medya dünyasına uygun bilgiler sunuyor. Üniversitelerdeki öğrenci kulüpleri ve projeler, gençlerin bu alanda deneyim kazanmasını sağlıyor. Günümüz dünyasında artık sadece ne bildiğiniz değil, ne yaşadığınız ve hangi deneyimleri kazandığınız da çok önemli.
Kaynaklar:
Ergene, T. (2021). Sınav kaygısını etkileyen faktörler. The Journal of Turkish Family Physician, 12(2), 49–56. http://turkishfamilyphysician.com/wp-content/uploads/2021/07/JTFM-2021-sayi-2-Derleme-Sinav-kaygisi.pdf
Öztürk, A., & Sayıl, F. M. (2012). Ergenin arkadaşları ve uyumu ile annenin akran yönetimi davranışları arasındaki ilişkilerde annenin inançlarının aracı rolü. Türk Psikoloji Dergisi, 27(69), 1–16.
Wang, Y., Kang, Y., Li, Y., Song, Z., & Liu, F. (2017). The relationship between exam anxiety, academic performance, and peer support among 9th grade students in Shenzhen, China. Contemporary Issues in Education, 1(1). https://doi.org/10.3389/fpsyg.2020.578247